26 Şubat 2010 Cuma
"The conversation" by Coppola - film analizi
The Conversation, Francis Ford Coppola'nın 1974 de çektiği, başrollerinde Gene Hackman, Harrison Ford, John Cazale..nin oynadığı filmdir.
Harry Caul profesyonel bir "böcek"tir. Son teknoloji ürünü, bazılarını kendi tasarladığı elektronik aletlerle para karşılığı insanları dinler. "Un coeur en hiver" fimindeki Stephane gibi, kendini işinde mükemmel olmaya adamış, duygulara kapalı, mantığını herşeyin üzerinde tutmaya ve kendini hep konsantre olmaya adamış, az konuşan, sorular sorulduğunda korkak cevaplar veren, kadınlara karşı hep temkinli, utangaç ve duygularını söylemek ve göstermekten çekinen bir kişiliktir. Harry receptif, sürekli dinleyen ve yavaş, ölçülü hareket eden biridir.
Harry kadınlara karşı çekingenliğinin bedelini pahalıya öder. Kendisiyle beraber olmak isteyen bir kadın gece boyunca, hafif-meşrep ve arzulu tavırlarıyla göz boyayıp, atölyesinde sakladığı gizli teypleri çalar. Seyirci olarak bunu çoktan anlasak bile, Harry kadının büyüsünde kaybolduğu ve gerçekleri göremediği için onun gerçek niyetini anlayamaz. Halbuki kadın, Harry'yi daha önce mendil cebine bir dinleyici kalem koyup işleten ve küçük düşüren adamın çalışanlarından biridir. İzleyici olarak bu adama pek güvenmesek de Harry bile bile tuzağa düşer.
Filmin sonuna doğru, yan odadan gelen cinayet, çığlık seslerini "duymamak" için kulaklarını kapatması, görevi mükemmel bir şekilde "dinlemek" olan Harry için filmin metaforlarından biridir.
Harry kasede çektiği görüşmeyi yanlış yorumlar. Patron'un, eşini ve onun gizli aşığını öldürmek istediğini zanneder. Konuşmada geçen "He would kill us, if he had the chance"(fırsatını bulsa bizi öldürür) cümlesi aslında çiftin Patron'u öldürmek için karar aldığı andır. Harry ise bu sözleri çiftin ölüm tehditi altında oldukları şeklinde yanlış yorumlamıştır. Ama gerçek şuki Patron, kendine oynanan oyundan habersizdir.
Filmin yardımcı karakteri, Martin (Harison Ford), Patronun ölmesini istemektedir. Bunun içinde yasak çiftle işbirliği içindedir. Patrona bu görüşme kasedini verip, görüşmede geçen otel odasında olmasını sağlamak ve onu öldürtmeyi planlamaktadır.
Diğer metaforlardan biri de, "bugger is bugged" sahnesidir. Martin Harry'yi gizli ev telefonundan arar, ona dikkat etmesi gerektiğini, ve kendisini evinden dinlediğini söyler. Harry bunu kendisine yediremez ve böceği bulmak için tüm evi altüst eder. Koltuğun içini açar, kornişleri indirir hatta parkeleri bile söker. Ençok değer verdiği Meryem Ana heykelciğini bile kırar. Meryem ana heykelini açtığı bu sahne de bir paradoxdur. Çünkü aslında Harry çok dindardır ve birilerini dinleyip sırlarını ele vermekten dolayı insanların ölmesini aslında hiç istemez. Daha önce 3 kişinin ölümüne sebep olduğu için hep vicdan azabı duymakta ve tekrar olmasını önlemek istemektedir. Hatta rüyasında "Ben ölümden değil cinayetten korkarım" der. Ensonunda bütün evi yıkıp dökmesi ve sonunda sandalyeye oturup saksafon çalması çok hümanist, gerçekçi, bir pes etme, pişmanlık, düşünce ve aksiyon arasındaki çelişki, cinnet ve içe dönüş anını simgeler.
Filmin unutulmaz müziği David Shire ın piyanoyla çaldığı şu parçadır.
http://www.youtube.com/watch?v=DogQt0WJJkI&feature=related
MAHMUT IRMAK
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder