Sayfalar

16 Mart 2018 Cuma

National Lampoon - Animal House

Yönetmen: John Landis
Senaryo: Douglas Kenney, Harold Ramis
Oynayanlar: John Belushi, Karen Allen, Tom Hulce ...


National Lampoon komedi serisinin 1978 yapımı ilk filmi Animal House.
Amerika' nın sert , abartılı ve sıradışı tarzıyla bilinen satirik mizah dergisi National Lampoon' un kurucusu Douglas Kenney liderliğinde (yine aynı dergiden Chris Miller ve Harold Ramis eşliğinde) senaryosu yazılan Animal House, bugün alışık olduğumuz birçok komedi klişesini ilk kez sinemaya taşıyan yaratıcı kadronun bir ürünü.
National Lampoon ve Doug Kenney hakkında daha fazla bilgi için biyografik komedi filmi FAYDASIZ VE APTALCA BİR HAREKET - A FUTILE AND STUPID GESTURE filmi izlenebilir.

Animal House filmine dönersek, hikaye bir üniversite kampüsündeki 2 farklı öğrenci derneğinin çatışması üzerine kurulu. Zengin, eğitimli, başarılı, düzgün çocukların kurduğu Omega Klübü (Lions Club veya Rotary benzeri); ve bunların karşısında tembel, alkolik, yaramaz kolej öğrencilerinin kurduğu Delta Klübü. Sinemada çokça işlenen Snob vs Taşralı çatışmasının ilk örneklerinden biri belki de.  Hangi klübün daha eğlenceli olduğunu anlatmaya gerek yoktur sanırım. Delta klübün öğrencilerinden herbiri bize neşeli öğrencilik veya yurt günlerimizi hatırlatacak yaramazlıklar peşinde. Dostluk, samimiyet... veee alkol, toga partileri, dolandırıcılık, hırsızlık, geçit töreni basma, at hırsızlığı, röntgencilik..daha neler neler...

Öncelikle yönetmenden başlayalım. John Landis, Chicago'lu bir yönetmen. Onu BluesBrothers ve BluesBrothers2000 filmlerinden hatırlayabiliriz. Bir Chicago' lu olarak filmlerinde Jazz ve Doğaçlama etkisini rahatlıkça görebiliyoruz.

Oyunculuklara gelince, başrol olmasa da filmin lider oyuncusu John Belushi çok başarılı. (BluesBrothers filmindeki ikiliden kısa boylu olanı; Jim Belushi' nin 5 yaş büyük abisi)
Kendisi, Chicago Second City doğaçlama tiyatrosundan yetişmiş ve tüm maharetlerini sergiliyor.
John Belushi nin bu filmde oynadığı karakterin gücünü ve gerçekliğini kelimelerle anlatabilmek zor. Kirli, kaba, komik, sevimli, anarşist (70-80 lerin amerikan sinemasındaki Marx etkisi) bu karakter kısa sürede bizi kendisine çekmeyi başarıyor. Çoğu sahnede tamamen spontane ve yaratıcı bir oyunculuk sergiliyor. Ünlü yemekhane sahnesi kesinlikle görülmeye değer.

Çok rahat, çok doğal, telaşsız ve sakin. Malesef John Belushi 33 yaşında aşırı dozdan hayatını kaybediyor. O yaşına bile 13 tane sinema filmi ve sayısız Saturday Night Live programını sığdırmış. Bence büyük bir kayıp olmuş. Daha neler verebilirdi, hayal bile edemiyorum.

Filmin soundtrack müzikleri rock ve jazz etkisini taşıyor. Otis Day and Knigths grubunu bu film sayesinde tanıdım, kesinlikle dinlemeye değer.

Filmde kendi okul yıllarımızdan tanıdığımız birçok karakteri görebiliriz demiştim...
iyi çocuk Larry, şişman-sempatik Kent, disiplinli-ukala Neidermeyer...
Oyuncu kadrosunda Donald Sutherland, Kevin Bacon gibi gelecek vaadeden büyük oyuncuları da görüyoruz.
Ençok beğendiklerim şunlardı; Tim Matheson (Eric), John Belushi (Bluto), John Vernon (Dekan), Verna Bloom (Dekanın eşi) ..ama filmdeki tüm oyunculuklar kalbur üstü denebilir.


iyi seyirler, iyi eğlenceler,

Mahmut IRMAK

19 Şubat 2018 Pazartesi

The Front Page (1974) Film Analizi

The Front Page (Ön Sayfa) filmi, 1974 yapımı, senaryosunu Billy Wilder ve IAL Diamond'ın aynı isimdeki tiyatro oyunundan devşirdikleri bir komedi filmidir. Bu senarist ikiliyi "Some Like it Hot" ve "The Apartment" gibi hit filmlerden biliyoruz. Billy Wilder, 1906 Avusturya doğumlu bir yönetmen, 27 yaşında Hitler'in Almanya'da iktidara gelmesiyle önce Paris'e oradan da Amerika'ya kaçıyor.

 
Billy Wilder ve IAL Diamond (Romanya doğumlu senarist) 'ın amerikan toplum yapısına dışardan bakan gözlemci yaklaşımları bu ikiliye birçok avantaj sağlıyor. 

 

The Front Page filminde de öncelikle büyük bir amerikan gazetecilik etiksizliği eleştirisi görüyoruz. "Gerçek"lerden ziyade, daha çok dikkat çekebilecek yalan haberler üreten, halk ve iktidar neyi duymak istiyorsa onu söyleyen bir gazetecilik anlayışı resmi çiziyor. Zamanının amerikasındaki kominizm fobisini güzel işlemiş. Filmin orjinali 1929 yapımı, ozamanların Rus kominizm savunucularını, gazetelerin ve kanun adamlarının nasıl öcü gibi gösterdiğini anlatıyor. Aslında saf bir romantik olan Williams ın, nasıl biranda polis katili azılı bolşevik bir kominist olarak gösterildiğini, sabah 7 de darağacında sallandırılacağını nasıl da iştahla manşetlerine taşıdıklarını görüyoruz. Filmi izlerken, son zamanlarda birkaç kez dillendirilen Turgut Özal'ın bir sözü aklıma geldi, "Türkiye de medya hükümetler yıkmıştır, hükümetleri iktidara getirmiştir". Filmde de vurgulandığı gibi, basın algıları istediği şekilde yönlendirme gücüne sahip, ve malesef bu güç kötü emellerin yolunda çok büyük sonuçlar doğurabiliyor. Tabiiki bunu söylerken ifade özgürlüğünün gerekliliğini de unutmamalıyız. Keşke özellikle ülkemizde de bu ikisi arasında bir denge kurabilsek; yani  "Habercilik Etiği" nin kontrolü ve  "İfade özgürlüğü" nün korunması arasında bir yerlerde görebilsek medyamızı.

Billy Wilder yine seyirciyi filmin sonuna kadar heyecanı sürekli tutacak bir hedef koymayı ihmal etmemiş. Hildy ve müstakbel eşi Peggy (Susan Sarandon) geceyarısı trenini yakalayabilecek mi acaba? Bu heyecanlı sinematografik yapı, onun başka filmlerinde de görülebilir. Örneğin "Out of towners" filmindeki sabah 9 randevusu gibi. İzleyici filmin içeriğindeki olayları takip ederken hep sabit bir merak ve gerilimle, gittikçe azalan zamanın tik tak larını duyuyor.

Oyunculuklara gelirsek, Jack Lemmon yine yüksek enerjisi, olayların ve amaçların heran içinde olması, yüksek ritmi ve amaçlarıyla uygun seviyedeki duygusal ifadeleriyle amiyane tabirle "yağ gibi akıyor". 

Walter Matthau, Jack Lemmon ile yine güzel bir harmoni içerisinde. Terazinin öbür tarafını hep dengede tutuyor. Lemmon' ın telaşı, iyilikseverliği, hayal perestliği ve duygusallığına karşı yeterli ölçüde sertlik, soğukkanlılık, kurnazlık, gerçekçilik ve alaycılık.. Lemmon ve Matthau güzel duetlerine bir yenisini ekliyor.

Filmdeki bazı diğer karakterler de eğlence katmış; şerif, vali, kaçak Williams, Viyanalı doktor ...gibi.

Filmin yüksek ritmine dikkat! bu yüzden replikler, espriler ve göndermeler taramalı tüfek gibi geliyor üzerimize. Çoğu cümleyi ancak tekrar aldığımda anladığımı itiraf etmeliyim.

iyi seyirler!

Director:

Writers:

(play),



Charles MacArthur ... (play)
Billy Wilder ... (screenplay) &
I.A.L. Diamond ... (screenplay)