Yönetmen
Jan Dormael Jaco
Mr Nobody filminin başrolünde Kelebek Etkisi ve RequiemForADream filmlerinden tanidigimiz Jared Leto oynuyor.
Filmde annesi ve babasi bir tren istasyonunda ayrilirken ikisi arasında seçim yapmak zorunda kalan 9 yasindaki Nemo nun hikayesi anlatilmaktadir.
Annesinin bindigi tren yavas yavas hareket ederken, garda bekleyen babasinin elini birakip trene annesine dogru kosar Nemo...
Annesi biryandan babasi diger yandan seslenirler...
hizlanmalimidir? yoksa durup beklemelimi? veya gerimi dönmelidir?..bu sirada Nemonun hayati ikiye ve daha sonra yapacagi seçimlere göre 3 e, 4 e, 5 e ayrilacaktir, ve bu hayatlara zamanlı zamansız insomnia misali geçişlerine tanık olacağız...
Filmin ana temasi sudur: "seçim yapmassak aslinda hersey mümkündür"
Bu yüzden Nemo bir hiçkimsedir, çünkü hiçbir seçim yapmamistir hayatinda, o yüzden hiçbir hatirasi yoktur..
Ama film sadece 9 yasindaki çocugun bu dramatik seçimini degil, zaman-seçimler-evren hakkinda da ciddi bilimsel kuramlar içeren ve tartisan bir senaryo içeriyor.
Nemonun bilimsel kimligi araciligiyla filme aktarilan fikirler anlasilmasi güç olsada kafa yorulmasi gereken kuramlardir.
Örnegin zaman, aslinda madde var oldugu için vardir, yani bir sigara dumani etrafa dogru dagilmasa ya da yanan bir mum erimeye baslamasa zamani farkedemezdik.
Evrende hersey dagilmaya, saçilmaya ve düzensizlesmeye meyillidir, entropi kuramiyla da açiklayabilecegimiz bu olay maddelerdeki minimum entropi ve maksimum düzensizlige yönelim olarak açiklanir. Yani zaman geriye dönse BigBang yerine, Büyük Birlesme gerçeklesecek ve evren bir füzyon ile küçük bir kum tanesine dönüsecektir.
Seçimleri biz yaptigimizi zannederiz ama aslinda bu seçimi bir yazi-tura yardimiyla da yapsak ayni degerde mutlu olacagizdir.
Sonuçta seçimlerin sonuçlarini biz olusturmuyoruz çünkü. Gelecegi göremeyiz.
Belki de o yüzden "evlilik bir piyangodur" der bazi insanlar:)
Elise aslinda asik oldugu adamdan vazgeçerek Nemoyla evlenir ve sonunda içinde kalan hayalleri ve asik oldugu kisiyle evlenmemis olmanin verdigi pismanlik ve keder yüzünden depresyona girer. Mutlu bir aileleri oldugu halde geçmiste yasamaya devam eder ve birgün cesaretini toplayip evi terkeder.
Ama hayalindeki insanla yollari çakisip karsilastiklari zaman onu farketmez bile. Yanindan hiç ayirmadigi fotografini çikarip özlemle seyretmeye devam eder.
Bence de geçmiste kalan seçimlere dönmemek gerekiyor, suan keske öyle yapsaydim dedigin anda aslinda degismissindir, geri dönüp o kisiyi bulup kaldigin yerden devam etmen seni daha fazla mutlu edecek birsey degil. Önemli olan "olaylarin içindeyken" kararini verip o doğrultuda çaba harcamandır.
Gerçi Nemo bunu da deniyor ama yine de mutlu olamiyor, hep baska yerlerde kaliyor akli, çünkü aslinda hiç birzaman bir seçim yapmamis.
Önemli olan o hisler ve ortam içindeyken kararini verip o sekilde zamani devam ettirmen. Yani bir havuz gibidir zaman.
Içindeyken yüzmeye devam etmek lazim, birkere çikarsan sonra girdiginde suyun sicakligina tekrar alisman zaman alacaktir.
Filmde ergen gençler arasindaki sevisme sahneleri çok hos. Insani aska çagiran sahneler. Enaz türkan soray-kadir inanir filmleri kadar etkili:)
Bazen asklarin önlerine engeller çikiyor ama bu engelleri asmak için ençok nekadar çaba harcayabiliriz?
Gelip gelmeyeceginden emin olmasak, nezaman gelecegini bilmesek bile günlerce deniz fenerinde birisi için bekleyebilirmiyiz?
veya önümüze çikan engelleri asmak için nekadar ugrasabiliriz, nelerden vazgeçebiliriz.
Yada çok aradigimiz birisi belkide hemen yanibasimizdan geçerken onu farkedebilirmiyiz?
çok uzak olsak bile bize seslenen birini nasil duyabiliriz, bizi çagirdigini hissetsek bile bu sese nekadar güvenir ve pesinden gideriz?
Önünde engeller olunca, veya yasak seyler yaparken ask daha güçlü oluyor. O engeller kalktiginda artik tadi kaçiyor, sanki baska bir hayati kovalamak daha enteresan hale geliyor.
filmde "sen aslinda yoksun" dediginde tam olarak anladigimi zannetmiyorum.
Butür varolusçu ve felsefi cümleleri gerçekten analiz edip saglam ve somut fikirler çikarabilmek çok da kolay degil.
Nemo, bir de kararlarini yazi-turayla vermek ister.Demir paranin ikiyüzüne evet ve hayir yazar.
Bir trenin önüne gelip "hayir" çiktigi için atlamaktan vazgeçer, ama "evet" çiktigi için bir adamin kiligina girip oteline yerlestirildiginde silahli iki kisi tarafindan öldürülür. Yani seçimleri rastgele yapmak da aslinda bizi bir yere götürmeyecektir.
Ekose hirkali ve duvar kagitli sahneler, birtür TrumanShow misali, seçimler olmasaydi netür bir siradanlik yasayacagimiza yönelik sahnelerdi.
Benim seçimler hakkindaki sözlerim bellidir; eger çok arastirdigin ve danistigin halde kararsizlikta kaliyorsan,
önündeki seçeneklerden herhangi birini seçebilirsin. Fayda olarak kesinlikle esit degerdediler.
Zaten kararsizlikta kalman, sana mantik olarak bu seçeneklerin esit degerde oldugunu ve aralarinda sadece "his" farkinin oldugunu söyler. Orada eger hislerini dogru dinleyip caninin istedigine "GO" dersen, mutlu olmaman için hiçbir sebep kalmaz.
Sadece karar vermis olmanin tadini çikarman kalir geriye. Eger yanilirsan bunu olgunlastirici bir ders olarak alirsin. Pisman da olabilirsin, pismanlik da beni ben yapan ögelerden biridir.
Bu GO kararini aldigin hisler seni sen yapan, yasam sevincini olusturan, sabahlari uyanma istegini veren, ve iradeni olusturan seydir.
Aslinda seçimlerin degil, o hislerin toplami, seçimleri yapma gücün, hayattan daha fazla zevk almani saglayacak ve kendini sevmeni saygi duymani saglayacak olan bir degerdir.
4 Nisan 2011 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder